logo
Kelimede Anlam
1.
(I) Okuyucunun niteliği, yazarın çizgisini doğru belirlemesinde önemli bir etkendir. (II) Bilinçsiz okuyucuya seslenen bir yazar, her yazdığının alkışlanacağını bilir. (III) Bilinen ölçüler içinde, bayağı bir yapıt oluşturmaktan çekinmez. (IV) Okuyucusu bilinçlenmiş yazar ise, yazdıklarının bayağı olmasının veya geçmiştekilere benzer ol-masının tepkiyle karşılanacağını düşünür. (V) Özgün, üstün bir yapıt oluşturmak için bütün bilgi ve yeteneğini ortaya koyar.
Bu parçanın ana düşüncesi yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde verilmiştir?
Doğru Cevap: "A" A) I.
Soru Açıklaması
2.
Bir antikacı dükkânında, testi almak isteyen birine çok yüksek bir fiyatın söylendiğine tanık oldum. Şaşkınlık içinde, testinin neden bu kadar pahalı olduğunu dükkân sahibine sorduğumda “Rodos testisidir de ondan” dedi. Onun Rodos testisi olduğunu nerden biliyorsunuz, elinizde belge var mı diye sordum. “Bilmem, öyle diyorlar.” dedi. Şaşkınlıktan kurtulup, biraz düşündüm. Aslında bizim bütün hayatımız, Rodos testisi hikâyesi gibidir. Hiçbirimizin neyi, niçin yaptığı belli değil. Bizde öğrenme merakı yok. Bu yüzden sadece ticarette değil, her alanda kandırılıyoruz, hırpalanıyoruz.
Bu parçanın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?
Doğru Cevap: "A" A) Araştırma bilincinden yoksun olmamız, bizi her türlü girişimimizde olumsuz etkilemektedir.
Soru Açıklaması
3.
3. Dil, değişir; bugünün İstanbulluları elbette geçen yüzyılın başındaki insanlar gibi Türkçe konuşacak değil. Ama Ankara ve hatta İzmir’de duyulan Türkçeyi de İstanbul’da duyamaz olduk. Hemen, İstanbul’un dört tarafını dolduran taşralılardan şikâyet etmeliyim. Onların İstanbul’un Türkçesini etkileyecek güçte olmadığı belli. Türkçeyi bozan garip radyo istasyonları, incelikli konuşmayı bilmeyen televizyon spikerleri ve yabancı dizilerin yanlış çevirileridir. Bence yayın konusunda ceza verilecekse, dil için verilmeli. Türkçenin yanlış kullanılması engellenmelidir.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi üzerinde durulmamıştır?
Doğru Cevap: "B" B) İstanbul Türkçesinin toplum için önemi
Soru Açıklaması
4.
Sanatla ilgisi okuduğu üç beş kitabın sınırını aşmayanların ya da sanatı hâlâ bir zevk aracı olarak kabul edenlerin beğenisi tutarlı bir ölçü olamaz bizim için. Bir emek ve ustalık ürünü olan bir şiir, onun çilesini çekmemiş sorumsuz okuyucunun beğenisine kurban edilemez. Okuyucuların görüşü ölçü olsaydı Batı’da “çok satan” kitapların en büyük sanat ürünleri olarak kabul edilmesi gerekirdi. Oysa “çok satanlar” bir sanat eseri olarak bile kabul edilmiyor.
Doğru Cevap: "B" B) Yapıtın değerinin belirlenmesinde okurun beğenisinin ölçü alınamayacağı,
Soru Açıklaması
5.
Delikanlı çevikliğiyle bakışı, duruşu, yürüyüşü, onun yetmiş yaşında olduğunu gizliyor gibiydi. Devletin en yüksek kademelerinde görev yapmasına rağmen bir kasabalı gibi davranırdı. Bakkal dükkânlarında oturur, kahvelerde yaşlılarla sohbet ederdi. Geçmişe şiddetle saldırır; geleceğin hep güzel olacağını, bütün kötü şeylerin düzeleceğini iddia ederdi. Kendisini hep şair olarak tanıtırdı. Özdeyiş değerindeki her sözünü ağır ağır söyler; sizin ona katılmanız için sözünü kanıtlarla desteklerdi. Ona karşı çıktığınızda size kızar, bir sonraki gün bulunduğunuz masaya gelmezdi.
Bu parçada sözü edilen kişi için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Doğru Cevap: "B" B) Eleştiriye açık olduğu,
Soru Açıklaması
6.
6. Kitap fuarları kitapçı raflarında hareketsiz duran, tozlanan kitapları hareketli bir alanda meraklı gözlere sunuyor. Yüzleri asık kitapçıların dükkânlarına girmekten çekinen gençleri kitaba yaklaştırıyor. Ders kitapları dışında hiçbir kitaba el sürmemişlere kitabı tanıtıyor. Fuarlarda merak için de olsa insanlar kitapların kapaklarına bakıyor, içini. inceliyor. Bu da kitap satışını ve okuma oranını artırıyor.
Bu parça, aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı olabilir?
Doğru Cevap: "C" C) Kitapları fuarlarda sergilemenin yararı nedir?
Soru Açıklaması
7.
Eyüboğlu’nun sanatçı yaradılışı, hoşgörülü yanıyla birleşiyor. Bilgiçlikten uzak, açık seçik bir anlatım oluşturuyor. Bu anlatım deyimlerle, devrik tümcelerle tatlılık, çekicilik kazanıyor. Ne yazık ki bu tatlılık, bir tutarsızlık yüzünden zedeleniyor. Eyüboğlu tam bir özleşme taraftarı olduğu halde, denemelerinde özleşmeye gereken önemi vermiyor. Dilimizde karşılığı bulunan yabancı sözcükleri kullanıyor. Bazı sözcüklerin kimi yerde Osmanlıcasını kimi yerde Türkçesini kullanmaktan çekinmiyor.
Bu parçada Eyüboğlu’yla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
Doğru Cevap: "D" D)İçinden geçenleri olduğu gibi anlattığına,
Soru Açıklaması
8.
Önce, sesi güzel olan herkes şarkıcı oldu. Sonra şarkı söyleyen herkes şarkı yazarlığına başladı. Şarkı sözleri tekerlemelerle doldu. Şarkıların büyük çoğunluğunda ilkokul şarkısı basitliği var. Bu yüzden şarkılar, okumuş, kulağı büyük yapıtlara alışmış dinleyicisini yitirdi. Onlar, Batı müziğine yönelirken şarkı, sanattan anlamayan kitlelere kaldı. Üstelik bu kitlelerin de isteklerini tam karşılamıyor, onların ruh hallerine tercüman olamıyor.
Bu parçada şarkıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
Doğru Cevap: "D" D) Dinleyicisinin gün geçtikçe azaldığına,
Soru Açıklaması
9.
Birçoğumuzun seyyar imza halinde oradan oraya gezmesi, ömrümüzün büyük kısmının sıkıntı içinde geçmesi aydın olmanın değil, insan olmanın sonucudur. Aydın sorumluluğu adı altında bana imzalatılmaya çalışılan toplumsal sözleşmeyi reddediyorum. Böyle bir çağda kapı komşum benden niye daha az sorumlu olsun ki? Bu memlekette bilgimiz değil; vicdanımız, ruhumuz yara alıyor. Vicdanımızın sızlaması içinse aydın olmaya gerek yok. Karşılaştığımız sorunları çözmeye çalışma konusunda sokaktaki adama ne düşüyorsa aydına düşen de odur.

Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Doğru Cevap: "A" A) Aydınlara, her bireye düşenden daha büyük bir sorumluluk yüklenemeyeceği,
Soru Açıklaması
10.
Geçen yüzyılın başında olduğu gibi, bu yüzyılın başında da “Şiir öldü.” sözü dolaşıyor ortalıkta. Oysa insanın kendini anlama, tanıma, tanıtma gereksinimi vardır. Gelecekte de var olacaktır. Hiçbir sanat, şiir kadar bu gereksinimi iyi karşılayamaz. O halde şiir, bütün teknolojik gelişmelere ve insanlar arasındaki günlük ilişkilerin günden güne azalmasına rağmen var olacaktır.
Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine varılamaz?
Doğru Cevap: "D" D) Şiirin günümüzde geçmiştekinden daha çok ilgi gördüğüne,
Soru Açıklaması
logo
Kelimede Anlam
11.
Yıllar önce sinemada bir film izledim; beni çok etkiledi, heyecanlandırdı. Onu birkaç kere daha izlemeye gittim. Film, bir tiyatro oyunundan aktarma değildi. Ama büyük ölçüde kapalı bir mekânda geçiyordu. Ortalıkta yalnızca birkaç kişi vardı. Başkalarının ölçüsüne bakarsanız o, bir piyesti. Ama bence piyes değil, mükemmel bir sinema filmiydi. Çünkü tiyatro diliyle değil, sinema diliyle gerçekleştirilmişti. Tiyatroyla sinema arasındaki en kalın çizgi ise kullanılan dildir.
Bu parçada yazarın asıl anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?
Doğru Cevap: "C" C) Tiyatroyla sinema arasındaki farkın kendini en çok dilde gösterdiği,
Soru Açıklaması
12.
Sanat tartışmalarının çoğu nedense yenilik kavramının çevresinde düğümlenip kalıyor. Sanatın değerinin tek göstergesi olarak sunuluyor yenilik. Bunu fark eden gençler daha sanatın özünü kavramadan, sıradan bir yapıtı ortaya koyacak noktaya gelmeden yenilik peşinde koşuyorlar. Hiçbir şeye benzemeyen yapıtlar oluşturuyorlar. Yeni, eski demeden, sanata yeni başlayanın hata yapabileceğini düşünmeden yargıda bulunan eleştirmenlere malzeme sunuyorlar. Yaptıkları, yerden yere vuruluyor. Bu yüzden sanatla uğraşmayı bir daha göze alamıyorlar. Oysa yanlışlarından ders alarak yeni bir yapıt oluştursalar başarılı olacaklardır.
Aşağıdakilerden hangisi yazarın bu parçada yakındığı durumlardan biri değildir?
Doğru Cevap: "B" B) Sanata yeni başlayanların sıradan yapıtlar oluşturması,
Soru Açıklaması
13.
Yahya Kemal’in yaşam serüvenini bilmenin onun şiirine aydınlık getireceğine inanıyorum. O, kaybedilmiş toprakların çocuğu olarak kendini hep sürgün hissetti. Osmanlı sevgisi, yeniye karşı iğneli tutumu buradan kaynaklanır. Çocukluğunu anlattığı satırlar çok ilgi çekicidir. O satırlarda hep yurdunu ve Osmanlıyı aradığını görürüz. Onun için anne sevgisi ne ise Osmanlı sevgisi de odur. Çünkü annesi ona ne vermişse Osmanlı onun doğduğu Balkanlara onu vermiştir.
Bu parçada Yahya Kemal’le ilgili asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Doğru Cevap: "B" B) Şiirindeki duyguların, yaşadıklarının bir yansıması olduğu,
Soru Açıklaması
14.
Kalıntıların onarımı yapılırken, yapıların mimari çizgilerine bire bir uyulmuş. Duvarlardaki lekeler, yıllarla rüzgârın, karın, yağmurun oluşturduğu küçük kırıklar bile gösterilmiş. Hiçbir ayrıntı gözden kaçırılmamış. Bu eşsiz yapıların ilk sanatçılarının gösterdikleri neredeyse akıl dışı titizlik, onarımı yapanlarca tekrarlanmış. Hayali tamamlamalar yapılırken dahi hiçbir şey uydurulmamış. Her şey o günün mimari ölçülerini inceleme sonuçlarına göre yapılmış. Tarih canlandırılmaya çalışılmıştır.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
Doğru Cevap: "A" A) Yapıların, ayakta kalan benzerlerine bakılarak onarıldığına,
Soru Açıklaması
15.
Aslında tek çizgili bir şiir yazmak isterdim. Yahya Kemal gibi, Nazım Hikmet gibi. Ama ben şiire bir çocuk gibi bakmaya alıştım. Ustalık beni sıkıyor. Yaptığımı bozmaktan korkmam, iki üç yılda bir, yaptıklarıma yabancılaştığımı hissederim. Yazdıklarım birdenbire beni ilgilendirmez olur. O zaman şiire yeni başlıyormuş gibi olurum. Eskisinden bambaşka bir yolda yürümeye koyulurum.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada kendisinden söz eden şairin bir özelliğidir?
Doğru Cevap: "A" A) Şiir çizgisinde sürekli değişiklikler yapmak,
Soru Açıklaması
TEST BİTTİ.
CEVAPLARINIZI KONTROL EDİNİZ.

Ünite Özeti

PARAGRAF


Paragraf, bir düşünceyi tam olarak anlatabilmek için bir araya getirilen cümleler topluluğudur. Yani paragrafın bütün cümleleri aynı konuyu işler ve aynı düşünceyi açıklar ya da destekler. Tek bir düşünce etrafında oluştuğundan kendi içinde bir bütünlük gösterir; kendinden önceki ya da sonraki paragraflara bir bağlılık göstermez.

Bu konudaki sorular paragrafın değişik özellikleriyle ilgilidir. Genellikle paragrafın ana düşüncesi, yardımcı düşünceleri, konusu, başlığı sorulur ya da paragrafın oluşturulmasıyla ilgili özellikler üzerinde durulur. Bir veya iki tane soruda da paragrafın anlatımıyla ilgili bilgiler sorulabilir.

Paragraf sorularının çözümünde bazı noktalara dikkat etmeliyiz. Bunlardan en önemlisi paragrafa yorum karıştırmamaktır. Paragrafı okurken önyargılarımızı, kabullerimizi bir kenara bırakıp paragrafta sözü edilenler üzerinde durmalıyız. Bazen bize göre çok yanlış bir düşüncenin doğruluğu savunulabilir. Paragrafta ne savunulursa onun doğru olduğu kabullenilerek soruya yaklaşmak gerekir.

 

PARAGRAFIN KONUSU

Paragrafta hakkında söz söylenen düşünce, olay ya da durumlar konuyu verir. Konuyu bulmak için “Parçada neden söz ediliyor?” diye sorabiliriz. Yani üzerinde durulan neyse konu da odur. Bununla ilgili sorular değişik soru kökleriyle karşımıza çıkar.

“Bu parçada aşağıdakilerden hangisinden söz edilmektedir?”

“Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?”

“Bu parçada aşağıdakilerden hangisinden yakınılmaktadır?”

gibi sorular konuyu sorar.

Parçada konuyu soran bir diğer soru şekli de paragrafın bir soruya cevap olarak verilmesidir. Elbette bunlarda yazara sorulan sorunun konusu neyse cevap da o konuda olacaktır.

Konumuzun paragraf olması, konu, başlık, ana düşünce vs. gibi soruların sadece paragraftan olacağı anlamına gelmez. Bazen bir şiir parçası verilerek de bu tür özellikler sorulabilir.

 

PARAGRAFIN BAŞLIĞI

Paragrafın bir düşünce etrafında döndüğünü ve daima bir konudan söz ettiğini söylemiştik. Bir bakıma paragraf, bir makalenin, bir denemenin, bir fıkranın küçültülmüş şekli gibidir. Öyleyse nasıl bu tür yazıların bir başlığı varsa, paragrafın da bir başlığı olur. Ancak yazı başlıklarının dikkati çekme, ilgi uyandırma ya da şaşırtma gibi özellikleri vardır. Oysa paragrafın başlığı bu amaçla seçilmez. Konuyu en iyi şekilde yansıtan bir veya birkaç söz başlık olarak belirlenir.

 

PARAGRAFIN ANA DÜŞÜNCESİ

Ana düşünce, parçada yazarın okuyucuya vermek istediği mesajdır. Buna yazarın paragrafı yazma amacı da diyebiliriz. Her paragrafın belli bir ana düşüncesi vardır. Bu düşünce bazen paragrafın herhangi bir yerinde bir cümle halinde verilir. Diğer cümleler bu düşünceyi açıklar ya da destekler. Bazen ise belli bir cümleyle verilmez, paragrafın bütününe sindirilir.

Paragrafın ana düşüncesini bulabilmek için kendimize “Yazar bu parçayı hangi amaçla yazdı?”, “Bize ne demek istedi?” gibi soruları sorabiliriz.

Ana düşünce, değişik soru biçimleriyle karşımıza çıkar.

“Bu paragrafın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?”

“Bu paragrafta anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?”

“Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulanmıştır?”

gibi sorular ana düşüncenin sorulduğu soru tiplerinden bazılarıdır.

Ana düşünceyi veren cümleler kesin bir yargı bildirir, açık ve anlaşılır bir anlam taşır.

Ana düşünce, parçada sözü edilenleri en kapsamlı bir biçimde bildirir. Parçada olmayan konular ana düşünce içinde yer almayacağı gibi, parçanın bir kısmını bildiren cümleler de ana düşünceyi vermez. Parçanın tümünü kapsayacak biçimde olması gerekir onun.

“Bir dilin söz dağarcığıyla o dili konuşan toplumun yaşama biçimi arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Sözgelimi sözcük sayısı Türkçeye oranla çok fazla olan İngilizcede yeşil için birkaç sözcük bulunurken, Türkçede, doğayla içli dışlı olmanın bir sonucu olarak yosun yeşili, çağla yeşili, tirşe, ördekbaşı gibi birçok sözcük vardır. Bunun gibi, söz dağarcığını oluşturan öğelerin somutluğu, soyutluğu da yine toplumun yaşama biçimine bağlıdır.”

Yukarıdaki parçaya baktığımızda toplumun yaşayış biçimiyle söz dağarcığı arasında ilgi kurulduğunu görürüz. Yazar bize vermek istediği mesajı ilk cümlede vermiş. Daha sonra “sözgelimi” diyerek ileri sürdüğü bu düşünceyi örneklendirmiş. İlk cümlenin genel ve kesin bir yargı bildirmesi de ana düşünceyi vermesinin diğer bu yanıdır. Bu parçadan “Türkler doğayla iç içe yaşadığı için doğayla ilgili birçok sözcüğe sahiptir.” yargısını çıkarabiliriz. Ancak bu yargı ana düşünce olmaz; çünkü parçanın sadece bir kısmını karşılar. “Söz dağarcığının genişliği toplulukların gelişmişlik düzeyini gösterir.” gibi bir yargı ise gerçekte doğru olsa bile parçada sözü edilmediğinden parçanın ana düşüncesi olamaz.

 

PARAGRAFIN YARDIMCI DÜŞÜNCELERİ

Her paragrafın tek bir konu üzerinde durduğunu ve bir ana düşünce etrafında döndüğünü söylemiştik. Paragrafta bunun dışında, ana düşüncenin daha iyi açıklanmasını sağlayan, onu daha belirgin hale getiren, işlediği konunun sınırlarını çizen düşünceler de vardır. Bu düşüncelere de paragrafın yardımcı düşünceleri denir. Bir paragrafta ana düşünce bir tane iken yardımcı düşünce sayısı birden fazla olabilir.

Yardımcı düşünceyle ilgili sorular çoğu zaman olumsuz biçimdedir.

Bu paragraftan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?”

“Bu paragrafta aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?”

“Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?”

gibi sorular hep yardımcı düşünceleri sormaktadır. Bir parça üzerinde yardımcı düşünceleri inceleyelim.

Gündelik dil bilincimiz ile algımız, ister istemez birtakım toplumsal kalıplarla koşullanmıştır. Oysa şiirin, öykünün, romanın sunduğu kurmaca dünya, bizim yeni bir algı durumuna girmemizi gerektirir. Gerçekte, okuma sırasında bir beklentiden ötekine, bir varsayımdan ötekine geçerek sürdürdüğümüz bilinç etkinliği, bu yeni algı konumunun aranışından başka bir şey değildir. Haşim’in şiirindeki karanfil, bizim gündelik deneylerimizden tanıdığımız karanfil olmaktan çok uzaktır.”


Şimdi bu parçadan hangi düşüncelerin çıkabileceğine bakalım.

  1. Toplumsal kalıplar algımızı ve bilincimizi koşullandırır.

  2. Şiir, öykü, roman gibi türler bize kurmaca bir dünyanın kapılarını açar.

  3. Şiirin kurduğu dünya ile romanınki birbirinden oldukça farklıdır.

  4. Okuma sırasında bilinç etkinliğimiz sürekli değişir.

  5.  Şiirin etkileme gücü, düzyazıdan daha çoktur.

  6. Gündelik hayatta karşılaştığımız nesneler, şiirde karşımıza farklı nesneler olarak çıkabilir.

  7. Haşim şiirinde karanfili en güzel biçimde betimlemiştir.


Parçayı incelediğimizde, şiirle romanın karşılaştırmasının yapılmadığını görürüz. Öyleyse c’deki cümle parçadan çıkmaz. Eserlerin etkileme gücünden söz edilmediğinden e, Haşim’in karanfili nasıl betimlediğinden söz edilmediğinden g parçadan çıkarılamaz. Diğerlerine ise parçada yer verilmiştir.

 

PARAGRAFIN YAPISI

Paragrafın; bir makalenin, denemenin ya da başka bir yazının küçültülmüş biçimi olduğunu önceki sayımızda söylemiştik. Nasıl bu tür yazıların giriş, gelişme ve sonuç bölümleri varsa, bir paragrafın da bu tür bölümleri vardır. İşte paragrafın yapısıyla ilgili sorular böyle bir bölümlemeyi ortaya çıkarmak için sorulur.
Paragrafın yapısı değişik soru biçimleriyle karşımıza çıkar.

  • Bazı sorular paragraf oluşturmayla ilgilidir. Yani bir paragraf oluşturabilecek cümleler dağınık olarak verilir ve öğrencinin bunlardan bir paragraf oluşturması istenebilir. Bu tip sorularda cümlelerin anlamca ve yapıca birbirine bağlanabilmesi aranmalıdır.

  • Bir paragraf kendi içinde bir bütünlük oluşturur. Bu yüzden kendinden önceki veya sonraki paragraflara yapıca bir bağlılık göstermez. Öyleyse paragrafın ilk cümlesi onu kendinden önceki cümlelere bağlayan herhangi bir anlam veya bağlayıcı öğe taşımamalıdır. Bir başlangıç ifade etmelidir. Aynı zamanda kendinden sonraki cümlelere de anlamca bağlılık göstermelidir.

  • Paragraf tamamlamanın sorulduğu bir diğer soru tipinde de son cümle sorulur. Parçanın son cümlesi bir bitiş bildirir. Ya anlatılanlardan bir sonuç çıkarılır ya da bir olayın bitişini gösterir. Bu soruların çözümünde cümlelerin anlamca bağlılığı yanında yapısal olarak bağlanmalarına da dikkat edilmelidir.

  • Son yıllarda sorulan paragraf oluşturmayla ilgili diğer bir soru tipi, paragrafın içine cümle yerleştirme şeklindedir. Bu tip sorularda cümlelerin hem anlam hem yapı bakımından uygun olduğu yer aranmalıdır.

  • Gittikçe soru sayısı artan diğer bir paragraf tipi, düşüncenin akışının bozulmasıyla ilgili olanlardır. Bir paragrafın tek bir düşünceyi aktardığını, cümlelerin hep bu düşünce etrafında döndüğünü önceki bölümlerde anlatmıştık. İşte bir paragraf içinde, paragrafın düşünce bütünlüğüne uymayan cümle varsa, bu cümle anlatımın akışını bozmaktadır.

  • Düşüncenin akışıyla ilgili bir diğer soru tipi de, parçanın iki paragrafa bölünebilmesiyle ilgilidir. Bu tip parçalarda, parçanın bir bölümünde bir düşünce, ikinci bölümünde başka bir düşünce işlenir.

  • Bazı tip sorularda ise düşüncenin akışı cümlelerin yanlış yerde bulunmasından dolayı bozulmuştur. Bu tür sorularda numaralanmış cümlelerin uygun bir biçimde düzenlenmesi istenir.


 

PARAGRAFLARDA SORULAN  KAVRAMLAR VE DUYGULAR

Bazı paragraf sorularında kişilerin nitelikleri üzerinde ya da yazının özellikleri üzerinde durulur. Bu tip sorularda seçeneklerde geçen kavramların duyu ve duyguların bilinmesi gerekir. Bunlardan bazıları şunlardır:

Özgünlük: Başkasına benzememe, kendine has olma demektir. Parçalarda genelde taklitçilikten kaçınma ve yenilikçi olmayla açıklanır.

Doğallık: Yapmacıksız, süs ve özentiden uzak, günlük hayatta olduğu gibi olma demektir.
Duruluk: Açık ve anlaşılır olma, kapalı ifadelerden kaçınma, söylenmek isteneni imgeler arkasına gizlemeden anlatma demektir.

Akıcılık: Okuyucuyu sıkmayan, sürükleyici bir anlatıma sahip olma demektir.

Özlülük: Az sözle çok şey ifade edebilme, sözü uzatmaktan kaçınma demektir.

Yoğunluk: Birçok anlamı bir arada verme, anlam içinde anlam bulunması demektir.

Kimi zaman da parçada ağır basan duyu ve duygular sorulabilir. Duyu ve duyguyu birbirine karıştırmamak gerekir. Duyu dışarıdaki nesneleri algılama yolumuzdur. Nesneler beş duyu organıyla algılanır. Duygu ise içimizden geçen hislerdir. Sevinç, keder, hoşgörülü olma, alçak gönüllülük…

 

ANLATIM BİÇİMLERİ

Paragrafta yazarın herhangi bir düşünceyi ya da durumu ortaya koyma biçimine anlatım denir. Yazar aktaracağı duruma uygun bir anlatım biçimi seçemezse, yazısının etki gücü azalır. Bir bilgiyi aktarmakla bir olayı hikaye etmek ya da bir manzarayı betimlemek farklı bir anlatım gerektirecektir.

 

Bu biçimleri şu şekilde açıklayabiliriz.

  1. Açıklama


Öğretici özellik gösteren bir anlatım biçimidir. Yazarın amacı bilgiyi en kısa yoldan okuyucuya anlatmak olduğundan, yazar sanatlı söyleyişlere, imalı sözlere pek yer vermez. Açık, anlaşılır bir dil kullanır. Soyutluktan, kişisellikten kaçınır. Tanımlarla, örneklerle konunun en iyi biçimde anlaşılmasını sağlar. Ansiklopedilerde daha çok bu tür bir anlatım görülür.

 

  1. Tartışma


Yazarın, bir düşüncenin, bir önerinin doğru olmadığını ortaya koymak amacıyla hazırladığı yazılarda başvurduğu bir yöntemdir. Yazar okuyucuyla sohbet ediyormuş gibi bir üslupla yazısını oluşturur. Devrik cümlelerle, soru ve cevaplarla yazısına akıcılık kazandırır. Sonuçta burada da bilgi ortaya konmuş olabilir; ancak bir görüşün başka bir görüşe karşı savunuculuğunun yapılması onu açıklamadan ayırır. Yazar, görüşlerini inandırıcı kılmak için kanıtlama yoluna başvurur. Kanı niteliği taşıyan yargılardan kaçınır, nesnel olmaya çalışır.

 

  1. Betimleme


Yazarın, gördüklerini okuyucunun gözünde canlanacak biçimde anlatmasıyla oluşan bir anlatım biçimidir. Betimlemede asıl olan görselliktir. Bu nedenle gözle algılanan renk ve biçim ayrıntılarına büyük yer verilir.

 

Betimlemeler iki grupta incelenir.

  1. Ruhsal betimleme : İnsanların iç dünyasıyla tanıtıldığı, tavır ve davranışlarının ele alındığı betimleme türüdür. Görsellikten çok, izlenim ve sezginin ağır bastığı bu betimlemeler sadece insanlara özgüdür.


“İçli, çok duygulu bir adamdı; konuşurken hem ağlar hem ağlatırdı…” sözleri bu tür betimlemedir.

  1. Fiziksel betimleme : Gözle görülenin anlatıldığı betimlemelerdir. Kişinin dış görünüşüyle betimlenmesi ya da dış dünyanın anlatılması bu türdendir.


Betimlemelerde yazar nesnel olabileceği gibi gözlemlerine duygularını da katabilir.

 

  1. Öyküleme


Belli bir zaman diliminde gelişen olayların anlatıldığı durumlarda başvurulan anlatım biçimidir. Olayın olmadığı yerde öyküleme olmaz. Anlatım yönüyle betimlemeye benzer; ancak betimlemelerde yazarın izlenimleri söz konusu olduğu halde, öykülemede olayın aktarımı, durumların değişmesi, zaman süreci söz konusudur.

 

DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI

Her paragrafın belli bir düşünceyi aktarmak için yazıldığını söylemiştik. Yazar bu düşünceyi okuyucuya değişik şekillerde ortaya koyarak anlatır. Burada anlatım biçimiyle düşünceyi geliştirme yollarının farklı şeyler olduğunu da söylemeliyiz. Ancak anlatım biçimi dört tane olduğundan bir soru haline getirilemez. Bu nedenle geliştirme yollarıyla birlikte sorulur.

 

Şimdi sorularda karşımıza çıkan “düşünceyi geliştirme yolları”nı açıklayalım.

  1. Tanımlama


Kavramların tanımlar halinde verilmesi şeklinde ortaya çıkar. Tanımın ne olduğunu cümle anlamında görmüştük. Parça içinde bir tanım cümlesi varsa, tanımlama var sayılır; bütün paragrafın tanım olması gerekmez.

 

  1. Karşılaştırma


İki farklı düşünce, kavram ya da durumun mukayese edilmesiyle ortaya çıkan bir yöntemdir. Karşılaştırmada, karşılaştırılan olgular arasında bir derecelendirme söz konusudur. Bir kavram diğerinden üstün, aşağı ya da diğeriyle aynı seviyede olması yönünden başka bir kavramla karşılaştırılır. Üslup olarak “Bu böyledir; şu ise şöyledir. “ ifadesi hakimdir.

 

  1. Örneklendirme


Anlatılan konuyla ilgili örneklerin verilmesiyle ortaya çıkar. Konuyu daha anlaşılır ve zihinde daha iyi kalıcı bir niteliğe kavuşturur. Verilen örneğin okur tarafından bilinen, çağrışım yaptırıcı bir nitelik taşıması gerekir.
Bazen bir fıkra, bir öykücük bile örnek olarak verilebilir.

 

  1. Tanık Gösterme


Yazarın, düşüncesini inandırıcı kılmak için, o konuda sözüne güvenilir birinin sözünü parçasına alıntı yaparak almasıyla oluşur. Genellikle bu söz tırnak içinde verilir. Sözün olmadığı yerde tanık gösterme de olmaz.

 

 

  1. Benzetme


Bir olguyu anlatırken başka olgularla benzerlik kurma şeklinde oluşur. İki olgu arasında sağlam bir benzerlik olmalıdır.

 

  1. İlişki Kurma


İki kavram arasındaki ilgiden üçüncü bir hüküm çıkarma durumudur. Genellikle kavramlar arasında ilişki kurulduğu için bu adla verilir.